(a) alıp kaçmak, kaçırmak.
He ran away with his neighbor's daughter: Komşusunun kızını kaçırdı. (b) aşırmak, çalmak.
He's run away with all my jewels: Bütün mücevherlerimi çalıp kaçtı. (c) kapılmak, aldanmak, inanmak.
Don't let your temper run away with you: Öfkeye kapılma.
Don't run away with the idea that you needn't work: Çalışmaya ihtiyacın olmadığı fikrine kapılma/ inanma.
He lets his feelings run away with his judgment: Hislerine kapılarak karar verir. (d) (yarış vb.) kolay kazanmak.